pankreas kanseri
Birçok kişide hastalık ileri bir aşamaya gelene kadar hiçbir şikayet olmayabilir. Birçok kişide de başka rahatsızlıklara yorulabilecek belirgin olmayan şikayetler olabilir. Bunların en sık olanları karın, sırt ve bel ağrıları, halsizlik, iştahsızlık, kilo kaybı gibi şikayetlerdir. Sarılık, kitle pankreas başında yerleştiğinde görülür. Pankreas gövde ve kuyruk tümörlerine göre baş bölgesi tümörlerinin nispeten erken tanınmasını sağlayan da sarılıktır.
Başlangıç şikayetlerinin pankreas hastalığına bağlanması genellikle zordur. Belirgin olmayan şikayetler nedeni ile hastaların çoğunluğu önce ülser veya bel-sırt problemleri açısından değerlendirilir. Bu dönemde yapılan karın ultrasonografilerinin de normal olarak değerlendirilmesi tanı gecikmelerinin en önemli nedenlerindendir. Ultrasonografi hastaların başlangıç değerlendirmelerinde sık kullanılsa da pankreas hastalıklarının değerlendirilmesinde tek başına hiçbir zaman yeterli değildir.
Yeni ortaya çıkan diabet (şeker hastalığı) pankreas kanserinin bir belirtisi olabilir. Mayo Clinic (ABD) de yapılan bir çalışmada 50 yaş üzeri yeni tanı alan diabet hastalarında pankreas kanseri 8 kat fazla görülmüştür.
Pankreas tümörü varlığına işaret eden ilk sayılabilecekler sarılık, istem dışı kilo kaybı, karın ağrısı (özellikle mide bölgesinde hissedilen ve sırta yayılan ağrılar), halsizlik, iştahsızlıktır.
Risk Faktörleri
Sigara kullanımı pankreas kanseri için en önemli risk faktörüdür. Sigara içmeyenlere göre risk 2-3 kat artmıştır. Sigara bırakıldığında zaman içerisinde risk içmeyenlerle eşitlenir. Diyette yüksek kolesterol içeren, kızartılmış gıdalar, işlem görmüş kırmızı et ürünleri bulunması riski arttırabilir. Sebze ve meyveden zengin bir diyet de riski azaltabilir. Obezite de riski arttıran faktörlerden birisidir. Özellikle genç yaşta obezite problemi yaşayanlarda risk daha yüksektir.
Kronik pankreatit hastalarında pankreas kanseri riski topluma göre 10 kat veya daha fazladır. Mide ülseri hikayesi, geçirilmiş mide cerrahisi de risk faktörleri arasındadır. Diabet(şeker hastalığı) riskin arttığı bir diğer durumdur. Elli yaş sonrası diabet tanısı alan kişilerde bu durumun pankreas kanseri nedeniyle ortaya çıkabileceğide unutulmamalıdır.
Tanı
Yukarıda sayılan veya farklı şikayetlerle başvurduğunuzda hekiminiz sizi dinleyecek, bazı sorular soracak ve sizi muayene edecektir. Bazı kan testleri istedikten sonra radyolojik görüntüleme yöntemlerine başvurulacaktır.
Ultrasonografi yaygınlığı, ucuz olması ve kolay ulaşılabilirliği nedeniyle genellikle ilk başvurulan yöntemdir. Çok yararlı bilgiler sağlayabilir ancak inceleme sonucunun normal olması pankreas problemi olmadığını göstermez.
Bilgisayarlı tomografi ve manyetik rezonans görüntüleme yöntemleri pankreasın değerlendirilmesi açısından çok yararlı yöntemlerdir. Özellikle pankreasa yönelik dinamik incelemeler, tanı ve tedavinin planlanması için kritik öneme sahiptirler. Pankreasta bir kitle saptandığında bu kistik bir kitle midir, etraf dokularla ilişkisi nedir, çevredeki önemli damar yapılarıyla olan mesafe nedir sorularına bu dinamik incelemeler yanıt verebilmektedir.
PET görüntüleme yöntemi hem anatomik bilgi hem de biyolojik fonksiyon hakkında bilgi vermektedir. Damar içerisine verilen az miktarda radyoaktif madde ile işaretlenmiş şeker tümör dokusunda daha fazla tutulmakta, buda özel bir kamera aracılığıyla bilgisayar tarafından görüntüye dönüştürülmektedir. PET günümüzde kanserlerin tanısı için şart olan bir yöntem değildir. Pankreas kanserinin uzak organlara yayıldığı şüphesinin olduğu durumlarda kullanılması en uygun durumdur.
Pankreas kanseri tanısında kullanılan kan testleri içerisinde safra yolu tıkanıklarını gösteren karaciğer fonksiyon testleri ve tümör belirteçleri vardır. Tümör belirteçleri içerisinde en sık kullanılan test CA 19-9’dur. Kanser tarama testi olarak kullanılması test doğruluğunun düşüklüğü nedeniyle uygun değildir. En önemli kullanım alanı tedavinin seyrinde değişen değerlerle tedaviye yanıtı değerlendirmektir.
Yapılan radyolojik görüntülemeler sonucunda pankreasta bir kitle saptandığında ilk önemli nokta bu kistik (içi sıvı) bir kitle midir yoksa solid bir kitle midir ayrımının yapılmasıdır. Günümüzde bu ayrımın yapılması zorluk göstermemektedir. Ancak kistlerin kendi içerisinde alt tiplerinin değerlendirilmesi zorluk gösterebilir. Solid bir kitle saptanmışsa hastanın klinik, laboratuar ve radyolojik değerlendirmesi bir kanser varlığına işaret ediyorsa bunu biyopsi ile göstermek zorunluluğu yoktur. Hastanın cerrahi tedaviye engel bir durumu yoksa bundan sonraki aşama cerrahinin planlamasıdır. Eğer herhangi bir nedenle cerrahi yapılamıyorsa ve kemoterapi ve benzeri tedaviler planlanacaksa biyopsi yapılması zorunludur.
Tedavi
Günümüzde pankreas kanseri tedavisinde 5-10 yıl veya daha uzun süre yaşama şansı veren tek tedavi yöntemi cerrahidir. Cerrahi tedaviye ilaç (kemoterapi) eklenmesi bu durumu daha yüksek olasılıklı hale getirmektedir. Cerrahi yapılmayan/yapılamayan hastalara hiçbir tedavi yöntemi bu şansı verememektedir.
Pankreas kanseri bulunduğu bölgede sınırlı kalmışsa (evre1-2, bazen evre3) cerrahi en uygun tedavi yöntemidir. Başka hiçbir tedavi yöntemi cerrahinin başarısına ulaşamamaktadır. Cerrahi yapılmayan veya yapılamayan hastalarda ilaç (kemoterapi) ve/veya ışın (radyoterapi) tedavisi uygulanır.
Cerrahi tedavi tümörün uzak organlara yayılmadığı, hastanın cerrahi tedaviye engel bir durumunun olmadığı her durumda ilk seçenektir. Çoğu hastada tümörün lokalizasyonu ‘Whipple’ (pankreatikoduodenektomi) ameliyatını gerektirir. Daha az sıklıkta ise ‘distal pankreatektomi’ yani pankreasın gövde ve kuyruk kısmının dalak ile birlikte çıkarıldığı ameliyat uygulanır. Whipple ameliyatında midenin bir kısmı, duodenum (12 parmak bağırsağı), pankreasın baş kısmı, safra yolunun bir kısmı ve safra kesesi çıkartılır. Ameliyatla ile ilgili ayrıntılar için ‘pankreas ameliyatları’ bölümüne bakabilirsiniz. Ameliyat sonrasında yapılan patolojik inceleme sonuçlarına göre onkologlar tarafından ek ilaç ve/veya radyoterapi önerilebilir.
Belirti ve Bulgular
Birçok kişide hastalık ileri bir aşamaya gelene kadar hiçbir şikayet olmayabilir. Birçok kişide de başka rahatsızlıklara yorulabilecek belirgin olmayan şikayetler olabilir. Bunların en sık olanları karın, sırt ve bel ağrıları, halsizlik, iştahsızlık, kilo kaybı gibi şikayetlerdir. Sarılık, kitle pankreas başında yerleştiğinde görülür. Pankreas gövde ve kuyruk tümörlerine göre baş bölgesi tümörlerinin nispeten erken tanınmasını sağlayan da sarılıktır.
Başlangıç şikayetlerinin pankreas hastalığına bağlanması genellikle zordur. Belirgin olmayan şikayetler nedeni ile hastaların çoğunluğu önce ülser veya bel-sırt problemleri açısından değerlendirilir. Bu dönemde yapılan karın ultrasonografilerinin de normal olarak değerlendirilmesi tanı gecikmelerinin en önemli nedenlerindendir. Ultrasonografi hastaların başlangıç değerlendirmelerinde sık kullanılsa da pankreas hastalıklarının değerlendirilmesinde tek başına hiçbir zaman yeterli değildir.
Yeni ortaya çıkan diabet (şeker hastalığı) pankreas kanserinin bir belirtisi olabilir. Mayo Clinic (ABD) de yapılan bir çalışmada 50 yaş üzeri yeni tanı alan diabet hastalarında pankreas kanseri 8 kat fazla görülmüştür.
Pankreas tümörü varlığına işaret eden ilk belirtiler: sarılık, istem dışı kilo kaybı, karın ağrısı (özellikle mide bölgesinde hissedilen ve sırta yayılan ağrılar), halsizlik, iştahsızlıktır.
Evreleme
Pankreas kanseri tanısı konulduktan sonraki aşama en uygun tedaviyi planlayabilmek için hastalığın yaygınlığını saptamaktır. Genellikle tanı aşamasında kullanılan yöntemler bu iş için yeterlidir. Tümörün çapı, etraf dokularla ilişkisi ve uzak organlara yayılımın olup olmamasına göre evreleme yapılır. Kanser hücreleri lenf yoluyla veya kan yoluyla vücuda yayılabilirler. Bu duruma ‘metastaz’ denir.
EVRE 1
Tümör pankreas ile sınırlıdır.
EVRE 2
Tümör damarsal olmayan çevre dokuya ilerlemiştir. Bölgesel lenf bezlerine yayılma olabilir.
EVRE 3
Tümör çevre damarlarla ilişkilidir.
EVRE 4
Tümör karaciğer, akciğer gibi uzak organlara yayılmıştır.